Aptal Milletvekili
Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:
‘-karınmı yoksa devletinmi.’
amerikalı düşünmeden cevaplamış:
‘-devletim.’
ordakiler:
‘-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.’
adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:
‘-yapamayacağım.’ demiş.
daha sonra bir türk milletvekilini
aynı odaya almışlar.aynı soruyu sormuşlar:
‘-karınmı yoksa milletinmi?’.
millet vekili hiç düşünmeden:
‘-devletim’ demiş
‘-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.’
odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.çıkınca sormuşlar:
‘-ne oldu.’
‘-sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım.
Görüyorum
Amerikan Delegesi Hanimefendi kürsüye gelmis..
“Geçen yilin kararlarini aynen uyguladim.Eve gider gitmez kocama: ‘Bundan sonra temiz çamasir istersen kendi çamasirini kendin yika. Iste makine orda..’ dedim.
Ilk gün birsey görmedim.Ikinci gün birsey görmedim.Üçüncü gün bir baktim, makinenin basinda sadece kendi camasirlarini degil, benimkileri de yikiyor.”
Alman Delegesi söz almis, arkasindan..
“Ben de kararimiz geregince kocama: ‘Bundan böyle temiz tabakta yemek istiyorsan kendi bulasigini kendin yika’ dedim..
Birinci gün birsey görmedim. Ikinci gün birsey görmedim. Üçüncü gün baktim, makinenin basinda sadece kendininkileri degil, benim bulasiklarimi da yikiyor.”
Üçüncü konusmaci bizden feminist kardesimiz.. “Türkiye’ye döner dönmez kararimiz geregince kocamla konustum. Ona dedim ki: ‘Bundan böyle yemek yemek istiyorsan, kendin pisirmen gerekecek.Iste mutfak orada..’dedim.
Birinci gün birsey görmedim. Ikinci gün birsey görmedim.Üçüncü gün sol gözüm biraz açilir gibi oldu, hafiften görmeye basladim.
Türk Cehennemi
Dört samimi arkadaş aynı arabada yolculuk ederken trafik kazasında ölürler. Azrail “Türk cehennemine mi yoksa avrupa cehennemine mi gitmek istersiniz?” diye sorar. “Fark nedir?” diye sorarlar. Azrail “Avrupa cehenneminde her gün bir kepçe Türk cehenneminde her gün bir kova bok yersiniz” der. Üç tanesi “biz Türk doğduk, Türk ölürüz” der. Bir tanesi ise uyanıktır, Avrupa cehennemini seçer. Ve aradan epey zaman geçer avrupa cehennemindeki adam artık kepçe kepçe yemekten bıkmıştır, arkadaşlarının durumunu merak eder, hallerini görmek için ziyarete gider. Oysa onlar şen şakrak gülerek karşılarlar onu. Dayanamaz sorar: “Ben bir kepçesini hazmedemezken siz her gün bir kova bok yiyip nasıl bu kadar neşeli olursunuz?” “Oğlum oğlum” derler “Burası Türk cehennemi, bir gün bok olur kova olmaz bir gün kova olur bok olmaz, 3 aydır bir bok yediğimiz yok!”
Geçmiş Olsun
Atatürk, yurdumuzu ziyaret etmekte olan Yugoslav kralı Aleksandr ile İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda konuşurken konuk kral:
-Ekselans, biz Türkleri çok severiz. Sevgimiz o kadar çok ki, vaktiyle Birinci Cihan Harbi’nin sonunda Lloyd George Batı Anadolu’yu Yunanistan’a teklif etmeden evvel bize teklif etmişti. Fakat biz Yugoslavlar, Türkleri çok sevdiğimiz için Lloyd George’un bu önerisini kabul edip Anadolu seferine çıkmadık.
Atatürk, kralın bu sözlerine karşılık cevabı şu olur:
-Haşmetmeap, evvela bize karşı olan sevginize teşekkür ederiz. Sonra ise, büyük geçmiş olsun derim…
Zebra Ve Fil
3 ülkenin; Alman, Fransız ve Türk ülkelerinin polislerini almışlar, Afrika’ya götürmüşler. Orada zebra yakalamalarını söylemişler. Yakalamak için ne gerekiyorsa vermişler. Alman polisi 1 saat sonra, fransız polisi ise 3 saat sonra zebralarını getirmişler. Türklere bakmışlar; 1 gün geçmiş, 2 gün geçmiş, yok… 3 gün olmuş “Uzaktan Türkler geliyor” diye biri bağırmış ve Türkler gelmiş ve de fil getirmişler… Ama filin bir kulağı kesik, her tarafı mosmor ve dod’undan elektrik telleri çıkmış vaziyette… Almanlar, Fransızlar, Türklere gülmeye başlamışlar ve “Bizden zebra istendi, bsiz fil getirmişsiniz. Türkler:
-Sorun bakalım, ne cevap verecek size…
Alman, file sormuş:
-Sen nesin kardeş?
-Abi, ebemi dürtsünler, ben zebrayım…
Kolay Türkçe
Ressam Çallı İbrahim, kendisine Fransızca hitap eden garsonu azarladıktan sonra:
-Ben, Paris’te bile lokantacılara, kahvecilere, meyhanecilere Türkçe öğretmiş bir adamım.
Arkadaşı sorar:
-Nasıl şey öyle?
Çallı omuzlarını silker:
-Gayet kolay… Hepsine borç ederek…
Klasik Ve Karizmatik
Çok eskilerde türkiyede yaşayan vatandaşımız uzun senler yurt dışında kaldıktan sonra bir arkadaşıyla konuşuyormuş…türk siyaseti ve siyasetçileri hakkında..
telefonda sormuş
– eskiden çok karizmatik bir adam vardı ismi ecevitdi ve bir de çok klasik bir politikacı olan birisi vardı..demirel..şimdi ne oldu onlara neler yapıyorlar diye
bizimkisi cevaplamış
– ikisi de duruyor..ikisi de başımızda hala…yanlız bitakım değişiklikler oldu..birinin karizması gitti “tik” i kaldı…diğeri ise klasiği gitti “*ik” i kaldı…onunla da anamızı belledi..biz de ona “baba” diyoruz artık …
Başım Belada
Siyasal gerginliğin dışında iki toplumun insanlarının arasındaki sosyo-kültürel farklılığın da büyük boyutlara ulastığı bir dönem de, bir Türk gurbetçisinin evi: Küçük oğlan, akşam üstü okuldan gelmiş… Kapıdan girer girmez:
‘Anne!’ diye seslenmiş, ‘ben Alman oldum!’
Annesi:’O nasil söz? Sakın bir daha tekrarlama…’
‘Anne ben Alman oldum. Bugün sınıfta karar verdik. Ben Almanım artık…
‘Annesi ‘sus’ bakayım diye perdeden bağırırken,babası da içerden duyup kosmuş. Bir tokat, bir tokat daha… Çocuk bir yandan yediği dayaktan korunmaya çalışırken, bir yandan da konuşmasını sürdürüyormuş:
‘Şu dünyanin işine bakın! Alman oldum. Yarım saat sonra Türklerle başım derde girdi!…’
Neresinden
Kore’de Türk Tugayından iki Anadolu’lu asker biraz gezmek için firar ederler.Şehirde bir aşağı bir yukarı dolaşırken inzibat subayı bunları yakalar ve sorar :
-Hani sizin izin kağıtlarınız?…
Erler subayı atlatırız umuduyla :
-Biz Amerikalıyız…diye cevap verirler.Subay durumu anlar, ama hiç bozuntuya vermez :
-Amerika’nın neresindensiniz? diye sorunca :
-İçindenuk kumandanım!…diye yanıt verirler.
Büyük Adam
Atatürk’ün öldüğü 1938 yılının 10 Kasım günü, İstanbul Üniversitesi’nde ders okutan bir Alman profesörü, derse girdiğinde öğrencilerinin üzgün halini görünce, yüreği paramparça olmuş bir halde, üniversite rektörüne telefon ederek:
-Bugün ders vermeyeceğim, ne yapayım dersiniz?
-Sizin memleketinizde büyük bir adam ölünce ne yapılırsa onu yapın.
Rektörün bu sözlerine karşılık profesörün cevabı şu olur:
-Almanya’da hiç bu kadar büyük bir adam ölmedi…
-
Yeni
-
Bağlantılar
-
Arşivler
- Temmuz 2008 (916)
- Haziran 2008 (964)
-
Kategoriler
-
RSS
Entries RSS
Comments RSS